KOLTUK
Bir ormanda bir düzine ağacın dokunup evrilmesile oluşmuştum yıllar önce. ahşap odun rengine boyanmıştım. o zamanlar çok modaydı o renkler. mobilyacı mağazasının en afili yerine yerleştirdi beni.yeni sarı renk bir bezi ıslatıp beni sildi ve temizledi. ve ben sahibimi beklemeye koyuldum. o zamanların en şık en pahalı koltuğuydum. sahibim pek zengin kokoş bir kadındı. parayı eline saydı mobilyacının, para üstünü almaya bile cürret etmedi. yeni ve ilk evime geldiğimde yerim çoktan belliydi. her yerde pahalı tablolar, masalar, aynalar ne ararsan vardı. salonu devasal bir büyüklükteydi. bir tane de kedisi vardı. o kocaman evde iki hizmetçi ve bir kedisi ile yaşardı. sabahın beşinde koşuya çıkardı. saat altı buçuk oldu mu üstüme oturur kahvesini yudumlardı. öyle hemen içmezdi kahvesini keyfini çıkarırdı. çalışmazdı da zaten geriye kalan zamanında da alışverişte olur ya da gezer tozardı. eski kocası çok zenginmiş arada arkadaşlarıyla benim üstüme oturup çay eşliğinde sohbet yapar onu çekişt